https://dasitad.com/index.php/darussifa/issue/feedDARUŞŞİFA İSLAM TIP TARİHİ ARAŞTIRMALARI DERGİSİ2025-06-30T00:00:00+03:00Editörinfo@dasitad.comOpen Journal Systems<p>DARÜŞŞİFA İSLAM TIP TARİHİ ARAŞTIRMALARI DERGİSİ</p> <p>e-ISSN: 2822-4949</p> <p>Darüşşifa İslam Tıp Tarihi Araştırmaları Dergisi,1 Mart 2022’de yayın hayatına başlamıştır ve ilk sayısı Haziran 2022’de yayımlanmıştır. Dergimiz başta İslam Medeniyetinde Tıp, Sağlık Bilimleri, Eczacılık, Tıbbı Nebevi, Halk Bilimleri ve Veterinerlik, İlahiyat, Felsefe, Sosyoloji, Tarih ve Bilim Tarihi alanlarının tarihine dair makale, derleme, kritik, çeviri ve doktora tez özeti türünden bilimsel çalışmaları kabul edecektir. Söz konusu alanlara ait olmak üzere hakem değerlendirmesine sunulan, hakem değerlendirmesi sonucunda yayımlanabilir oluru almış ve Yayım Kurulu tarafından yayımlanması kararlaştırılmış makaleleri online ortamda yayımlayacak uluslararası hakemli bir dergidir. Haziran ve Aralık tarihlerinde olmak üzere periyodik olarak yılda iki defa yayımlanması planlanan Darüşşifa İslam Tıp Tarihi Araştırmaları Dergisi, nitelikli bilimsel araştırmaların yaygınlaşmasını önemsemekte, bu ürünleri ilgili okurlara ve bilimin gelişmesini destekleyen kişi ve kurumlara ulaştırmayı amaçlamaktadır. Süreçleri yayın etiğine ve hizmet kalitesine uygun olarak yürüten Darüşşifa İslam Tıp Tarihi Araştırmaları Dergisi Dergisi, bilimsel değeri yüksek makaleler yayımlamak suretiyle uluslararası indekslerde taranma yanında dolaylı olarak genç araştırmacıların akademik açıdan yetişmelerine katkı sağlamayı hedeflemektedir. Makalenin ister yayımlanabilir ister yayımlanamaz olduğuna karar verilsin, bütün hakem raporlarının aynı zamanda araştırmacıyı bilimsel çalışma yapma kabiliyeti açısından eğiteceğini düşünmekteyiz.</p>https://dasitad.com/index.php/darussifa/article/view/82Kara Veba Memlükler’de Salgın ve Toplum (749/1348-49) / Esra Atmaca2025-05-14T18:30:39+03:00Furkan Külfkul795@gmail.com<p>Bu makalede, Esra Atmaca tarafından kaleme alınan Kara Veba: Memlükler’de Salgın ve Toplum (749/1348-49) adlı eser tanıtılmaktadır. Kitap, XIV. yüzyılda Memlükler döneminde yaşanan kara veba salgınının toplumsal, kültürel, ilmî ve idari yapılar üzerindeki etkilerini çok boyutlu bir yaklaşımla incelemektedir. Dört ana bölümden oluşan eser, Memlük topraklarında salgının yayılış sürecinden sosyal hayat üzerindeki yıkıcı etkilerine, bilimsel faaliyetlerin duraksamasından devlet idaresindeki aksamalara kadar pek çok konuyu tarihî kaynaklara dayanarak ele almaktadır. Yazar, veba sürecinin halkın dinî yaşantısındaki değişimlere, ekonomik yapıya ve nüfus hareketlerine etkilerini birincil kaynaklarla ortaya koyarak eseri akademik anlamda değerli kılmıştır. Ayrıca kitapta salgının sadece Avrupa ile sınırlı kalmadığını vurgulayan bakış açısı, İslâm tarihi açısından önemli bir katkı sunmaktadır. Bu tanıtım yazısı, eserin kapsamını ve bilimsel katkılarını özetlemeyi, tarih ile tıp tarihi alanlarında çalışan araştırmacılar için önemini vurgulamayı amaçlamaktadır. Sonuç olarak, Kara Veba: Memlükler’de Salgın ve Toplum (749/1348–49) adlı eser, tarih, İslâm medeniyeti ve tıp tarihi araştırmaları açısından kıymetli bir başvuru kaynağıdır. Eserde kullanılan birincil kaynaklar, açıklayıcı dipnotlar ve yalın üslup, çalışmayı akademik olduğu kadar erişilebilir kılmaktadır. Neticede bu eser, geçmişte yaşanan salgınları analiz etmek ve günümüz krizlerini tarihsel bir perspektiften değerlendirmek isteyen araştırmacılar ve okuyucular açısından nitelikli bir başvuru kaynağı niteliği taşımaktadır</p>2025-06-30T00:00:00+03:00Telif Hakkı (c) 2025 Furkan Külhttps://dasitad.com/index.php/darussifa/article/view/83Beytülhikme Anlatısı Üzerine Bir Tematik Analiz: Tarihin İnşası2025-06-01T16:40:05+03:00Ahmet Yasin Tomakina.y.tomakin@gmail.com<p>Bu çalışma, İslam bilim ve medeniyet tarihi anlatılarında önemli bir yere sahip olan Beytülhikme kurumunu incelemektedir. Abbasiler Dönemi’ne ait bu kurum, çoğu zaman dönemin tercüme hareketiyle birlikte ele alınmakta ve literatürde yoğun anlatılarla temsil edilmektedir. Ancak tarihî kaynaklarda yer alan sınırlı bilgilere rağmen kurum hakkında sunulan kapsamlı ve detaylı anlatılar, ciddi bir problem alanı oluşturmaktadır. Beytülhikme'ye dair bazı anlatıların veri temeli zayıf olmasına rağmen tekrarlandığı ve kabul gördüğü gözlemlenmektedir. Bu durum, tarihî bilginin nesnel gerçeklik değeri ile anlatı düzeyindeki inşası arasındaki ilişkiyi sorgulamayı gerektirmektedir.</p> <p>Bu bağlamda araştırma, modern Türkçe literatürde Beytülhikme’nin nasıl anlatıldığını ve bunların hangi tarihsel ve epistemolojik yaklaşımlarla şekillendiğini analiz etmeyi amaçlamaktadır. Araştırmada nitel yöntem benimsenmiş ve veriler tematik analiz yoluyla değerlendirilmiştir. Örneklem olarak, 2015–2024 yılları arasında Türkiye’de yazılmış altı yüksek lisans tezi seçilmiştir.</p> <p>Analiz sonucunda üç anlatı kategorisi tespit edilmiştir: bilim-sever aktör anlatısı, kurumsal kapasite anlatısı ve medeniyet misyonu anlatısı. Bu anlatılar, tarihin inşası teması etrafında birleşmekte ve tarihî olguların belirli ideolojik ve metodolojik çerçevelerle sunulduğunu göstermektedir. Bulgular, araştırmacıların tarihsel gerçekliği nesnel bir bütünlük içinde kurma çabalarının, pozitivist tarih anlayışına yakın bir yaklaşımı benimsediğini ortaya koymaktadır. Bu çalışma, geçmişin anlatıya dönüştürülmesi süreci üzerine eleştirel bir değerlendirme sunmakta; çokça incelenmiş tarihsel bir kurumu merkeze alarak, parçalı kaynaklardan kapsamlı tarih anlatıları inşa etmenin imkânını ve barındırdığı riskleri tartışmaya açmaktadır.</p>2025-07-03T00:00:00+03:00Telif Hakkı (c) 2025 Ahmet Yasin Tomakinhttps://dasitad.com/index.php/darussifa/article/view/79Hekim Şirvânî’nin Beslenme Kitabı Ya’kûbiyye’de Gıdaların Sınıflandırılması2025-05-21T12:21:45+03:00Aleyna Yılmazaleynaylmaz@hotmail.com<p>Bu makale, 15. yüzyıl Osmanlı hekimlerinden Muhammed bin Mahmûd Şirvânî’nin Arapça kaleme aldığı Ya‘kūbiyye adlı eserindeki beslenme ilkelerini ve gıda sınıflandırma sistemini incelemektedir. Eser, klasik dönem Osmanlı tıbbının beslenmenin teorik ve pratik yönlerini bir araya getiren erken dönem örneklerinden biridir. Şirvânî, gıdaları sadece mizaç esasına göre değil, vücut üzerindeki etkileri, sindirilebilirlikleri, besleyicilik dereceleri ve midede oluşturduğu kimusa (besinlerin midede öğütülüp sindirildikten sonra dönüştüğü sıvı) göre de sınıflandırarak çok katmanlı bir yaklaşım sunar. Yirmi üç fasıldan oluşan eserde; gıdaların “latif ya da galiz oluşu”, mideye faydası veya zararı, atık üretimi, şişkinlik yapma potansiyeli ve tıkanıklık oluşturma gibi çeşitli yönleri detaylı biçimde ele alınmıştır. Şirvânî’nin gıdaları sınıflandırma biçimi, sadece dönemin tıbbî bilgi birikimini değil, aynı zamanda halk sağlığına yönelik bir rehberliği de yansıtmaktadır. Eserdeki sade dil ve didaktik üslup, metnin yalnızca hekimlere değil, halka da hitap ettiğini göstermektedir. Ayrıca her bireyin mizacına göre beslenmesi gerektiği vurgulanarak klasik tıptaki kişiye özel diyet anlayışının temelleri açıklığa kavuşturulmaktadır. Gıdaların mizaca uygunluğu kadar doğru kombinasyonlarla tüketilmesi ve uygun şekilde işlenip hazırlanmasının da önemi vurgulanmaktadır. Ya‘kūbiyye, Osmanlı tıbbında koruyucu hekimliğin ve diyetetiğin erken dönem sistematik yaklaşımlarından biri olarak hem tarihsel hem teorik ve hem de pratik açıdan değerli bir kaynaktır. Bu yönüyle eser, tıp tarihi literatürüne katkı sağlamakla kalmayıp, günümüz çalışmalarına katkı sağlayabilecek içeriktedir.</p>2025-06-30T00:00:00+03:00Telif Hakkı (c) 2025 Aleyna Yılmazhttps://dasitad.com/index.php/darussifa/article/view/84İzmir’deki Kolera Salgınlarına Dair Bazı Tespitler (1831-1916)2025-06-03T23:56:29+03:00Erol Karcıekarci06@gmail.com<p>İsimleri ve ortaya çıktıkları dönemler farklı olmakla birlikte salgın hastalıklar tarih boyunca insan ölümlerinde önemli rol oynamıştır. Salgın hastalık denildiğinde akla ilk gelen şüphesiz vebadır. Bu durumun nedeni, vebanın Avrupa’da hüküm sürdüğü dönemde yarattığı tahribattır. Veba, 17. yüzyılın sonlarından itibaren Batı Avrupa için bir sorun olmaktan çıkmıştır. İlerleyen süreçte onun yerini alacak olan kolera ise 1817’ye kadar Hindistan coğrafyasının mahalli bir hastalığı idi. Bu tarihten sonra Hindistan dışına da yayılan kolera, 19. yüzyılda büyük pandemiler yapmış ve çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Önemli ticaret yolları üzerinde bulunan Osmanlı Devleti ve onun Anadolu’ya açılan ticaret kapısı niteliğindeki İzmir, 19. yüzyılda birçok kolera salgını ile karşılaşmıştır. İzmir’de ilk kolera salgını 1831’de görülmüş ve çok sayıda can kaybına neden olmuştur. Bu salgına dair Avrupalı doktorların gözlemleri dikkat çekicidir. İzmir’in karşılaştığı ikinci kolera salgını ise 1848’de meydana gelmiş ve büyük paniğe neden olmuştur. Bu panik yaklaşık 50.000 kişinin şehri terk etmesine yol açmıştır. Kırım Savaşı’nın etkisiyle İzmir’e bulaşan kolera 1852-1859 yılları arasında yeni bir salgın dalgasına neden olmuştur. Ancak bu dönemdeki salgın sınırlı kalmıştır. Varlığı 6 Temmuz 1865’te resmen ilan edilen kolera ise başta Museviler olmak üzere şehrin bütün sakinleri arasında can kaybına neden olmuştur. Dönemin İzmir Valisi Mehmet Raşit Paşa, bu salgın sırasında başarılı hizmetlerde bulunmuştur. 1892-1895 yılları arasında neredeyse koleranın uğramadığı Osmanlı şehri yoktur. 1893 yılının yaz aylarında kolera İzmir’i bir kez daha ziyaret etmiştir. Hıfzıssıhha Başmüfettişi Bonkowski Paşa, incelemeler yapıp ve gerekli tedbirleri alması için İzmir’e gönderilmiştir. Onun tespitleri ve çalışmaları salgının önünün alınmasında etkili olmuştur. İzmir’deki kolera salgınları sırasında hayırseverlik ve insaniyet dolu bazı örnek davranışlar da görülmüştür. Ancak belirtilmesi gereken bir husus kolera salgınlarının şehrin demografik yapısına olduğu gibi ekonomisine de zarar verdiğidir. Çalışmamızda İzmir’de görülen belli başlı kolera salgınları hakkında ana hatlarıyla bilgiler vermek amaçlanmıştır. Ayrıca salgınlar sırasında dikkatimizi çeken bazı hususlara da yer verilmiştir. Çalışmamızda kaynak olarak konumuza ilişkin Osmanlı Arşiv belgeleri ve araştırma eserleri kullanılmıştır.</p>2025-06-30T00:00:00+03:00Telif Hakkı (c) 2025 Erol Karcıhttps://dasitad.com/index.php/darussifa/article/view/80Investigation of Ergogenic Aid and Nutritional Supplement Consumption Patterns in Judo Athletes2025-06-04T06:38:37+03:00Bilal Demirhanbilal.demirhan@manas.edu.kgAyana Riskulbekovabilal.demirhan@manas.edu.kg<p>This cross-sectional study aimed to examine the use of ergogenic aids and dietary supplements among judo athletes. A total of 205 voluntary participants representing various age groups, genders, and competition levels (amateur and professional) were included in the study. Data from 59 athletes who reported not using any supplements were excluded from the analysis, which was conducted based on 146 supplement users (71.22%). Data was collected via an online questionnaire developed in accordance with the relevant literature and finalized with expert input.</p> <p>Among the participants, 92.47% reported using stimulant-type supplements, 75.34% recovery-oriented supplements, 59.59% performance-enhancing supplements, and 41.1% weight-control-related supplements. While stimulants and performance supplements were primarily used during pre-season and competition periods, recovery and weight-control supplements were used more consistently throughout the year.</p> <p>Findings indicated notable differences in supplement use across age groups. A more consistent pattern of supplement use was observed in the 24–25 age group, whereas younger athletes reported lower usage rates. Furthermore, increased recovery demands in older age groups appeared to influence a greater tendency toward supportive supplement use.</p> <p>In conclusion, dietary supplement use is prevalent among judo athletes; however, usage patterns vary significantly by supplement type, age group, and training phase. These findings underscore the need for individualized nutrition strategies tailored to athletes’ age and developmental stage.</p>2025-06-30T00:00:00+03:00Telif Hakkı (c) 2025 Bilal Demirhan,Ayana Riskulbekova